HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

"ABD, İran'ın Orta Doğu'daki 'vekil'lerini vurabilir"

İRAM Dış Politika Koordinatörü İsmail Sarı: - "ABD yönetimi henüz İran'a askeri bir müdahaleye karar vermiş değil. Böyle bir karar verirse İran'a karşı kullanabilecekleri çok çeşitli enstrümanlar var. ABD doğrudan net bir tutumdan ziyade belirsizlik politikası uygulayarak İran'ı yıpratmayı tercih ediyor" - "İran'a ülke sınırları içerisinde bir askeri müdahale olacağını düşünmüyorum. Ekonomik yaptırımlarla birlikte Orta Doğu'daki proxy'lerine (vekillerine) Suriye'de Şii milislere, Lübnan'da Hizbullah'a, Yemen'de Husiler'e, Irak'ta da Haşdi Şabi gibi gruplara operasyonlar düzenleyebilir" - "Donald Trump'ın kazanması ve nükleer anlaşmanın tartışma konusu olmaya başlamasından bu yana İran'ın ABD merkezli küresel ilişkileri sertleşmiş durumda, bu sertleşmeye bağlı olarak da İran'ın imajı tekrar kirleniyor" - "İran'ın insan haklarıyla ilgili ciddi sıkıntıları var. Ama bu sıkıntılar küresel ilişkilere bağlı olarak bazen gündeme çok taşınmıyor, bazen de abartılı olarak gündeme taşınıyor" - "Toplumlarıyla barışık olmayan rejimlerin uzun süreli var olması mümkün değildir. Her on yılda bir patlak veren bu sokağa dökülmelerin en sonunda ülkeyi baştan başa saracak çok daha ciddi bir reaksiyona dönmesi beklenebilir" - "Türkiye'nin İran'a yönelik geleneksel politikası, istikrar ve bütünlüğün korunmasından yanadır. Çünkü İran çok etnisiteli bir devlet, herhangi bir bölünme olursa sadece bir Azeri devleti ortaya çıkmaz bir Kürt devleti de ortaya çıkar. Bu gelişmeler Türkiye'yi de ciddi problemlerle karşı karşıya bırakır" - "Karşımızda çok da rasyonel düşünen liderler yok. Trump gibi Netanyahu gibi yöneticilerden bahsediyoruz. Bunlar gözlerini karartabilirler. Bu tür durumlara karşı Türkiye'nin tedbir alması lazım"

İSTANBUL (AA) - GÜLSÜM İNCEKAYA - Bursa Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi ve İRAM Dış Politika Koordinatörü İsmail Sarı, ABD'nin uyguladığı belirsizlik politikasıyla İran'ı yıpratmaya çalıştığını belirterek, ''İran'a ülke sınırları içerisinde bir askeri müdahale olacağını düşünmüyorum. Ekonomik yaptırımlarla birlikte Orta Doğu'daki proxy'lerine (vekil) Suriye'de Şii milislere, Lübnan'da Hizbullah'a, Yemen'de Husiler'e, Irak'ta da Haşdi Şabi gibi gruplara operasyonlar düzenleyebilir.'' dedi.

Sarı, nükleer anlaşmanın iptalinden sonra dünya basınında çoğalan İran karşıtı haberler, İran'ın insan hakları ihlalleri, ülkedeki ekonomik ambargo sonrası artan toplumsal gerilim ve ABD'nin İran'a yönelik sertleşen politikasıyla ilgili AA muhabirinin sorularını cevapladı. Sarı'ya yöneltilen sorular ve cevapları şöyle:

Soru: İran ile 5+1 nükleer anlaşma imzalandıktan sonra dünya basınına sık sık yansıyan "güler yüzlü bir İran" vardı. 2018 ve resim yine kötüleşiyor. İran'ın uluslararası imajını, ABD ile kurduğu ilişkiler mi belirliyor?

Sarı: Evet... İran'ın küresel imajı uluslararası ilişkileri ile bağlantılı. Hatırlarsanız, 2015'te Viyana'da nükleer müzakereler devam ederken, kaldığı otelin balkonundan müzakere metnini göstererek gazetecileri selamlayan dünya medyasında artık İran'ın gülen yüzü lanse ediliyordu. O dönemde P5+1 ülkeleri ile nükleer anlaşmayı imzalayarak küresel ilişkilerini yumuşatan İran'ın uluslararası imajında da ciddi düzelme yaşanmıştı. Uluslararası imaj, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için biraz küresel sistemle ilişkilerimizdeki uyum-çatışma eksenine bağlı.

İlişkiler pozitif yönde ilerliyorsa uluslararası medyada o yönde yayın yapılıyor ya da tersi durum söz konusu oluyor. 2016 ABD Başkanlık seçimlerini Donald Trump'ın kazanması ve nükleer anlaşmanın tartışma konusu olmaya başlamasından bu yana İran'ın ABD merkezli küresel ilişkileri sertleşmiş durumda, bu sertleşmeye bağlı olarak da İran'ın imajı tekrar kirleniyor. Aslında İran'ın pek çok yüzü var ve hangi yönü öne çıkarmak istiyorsanız İran'da onu bulmak mümkün; pozitif ya da negatif.

- ''İran'ın insan haklarıyla ilgili ciddi sıkıntıları var''

Soru: İran, insan hakları ihlalleri konusunda da sık sık eleştirilen bir ülke. Uluslararası imajını bu ihlaller de etkiliyor mu?

Sarı: Kesinlikle. İran’da özgürlük ve insan hakları ihlalleri olduğu tescillenmiş bir vaka. Özellikle devletin yaşam tarzına müdahalesi, kısıtlayıcı kuralları ve başka ülkelerde çok normal karşılanan durumları cezalandırıcı hukuk sistemi söz konusu. İran sokaklarında ahlak polisi geziyor. Çok yakın bir zaman önce ahlaka mugayir giyindiği gerekçesiyle bir genç kadının sokak ortasında ahlak polisi tarafından dövüldüğü görüntüler sosyal medyaya yansıdı. İran rejiminin genel olarak giyim-kuşama, özeldeyse kadınların örtünmesine ilişkin tutumu ülke içinde de büyük tartışmalara neden oluyor. İran’ın insan haklarıyla ilgili ciddi sıkıntıları var. Ama bu sıkıntılar küresel ilişkilere bağlı olarak bazen gündeme çok taşınmıyor, bazen de abartılı olarak gündeme taşınıyor.

- "Halk ayaklanmaları ciddi reaksiyona dönüşebilir"

Soru: Her 10 yılda bir İran halkı ekonomi, insan hakları, demokrasi ve özgürlük talepleriyle sokağa çıkıyor. Yakın zamanda toplumsal bir patlama bekliyor musunuz?

Sarı: 1999’daki öğrenci eylemleri, 2009’da Yeşil Hareket ve 2018’deki muhafazakar bir şehir olan Meşhed’de başlayıp pek çok kente sıçrayan son olaylar gösteriyor ki, İran halkı daha fazla özgürlük, daha fazla insan hakları ve daha fazla demokrasi talebiyle her on yılda bir sokaklara dökülüyor. Hatırlanacağı üzere 2018’in başındaki olaylar ekonomik sebeplerle başlamıştı fakat orada kalmadı, ülkedeki bütün sosyolojiyi harekete geçirdi. İnsanlar sokaklarda sadece ekonomik taleplerini değil, insan hakları, demokrasi ve özgürlük taleplerini de dillendirdi.

İran’ın dış politikası bile atılan sloganlarda hedefteydi. Humeyni ve Hamaney’e ait resimlerin yanı sıra İran devletinin şehit olarak kabul ettiği Suriye’de ölen kişilerin resimlerinin de yakılması, rejimle toplum arasındaki gergin ilişkinin sembolleriydi. Toplumlarıyla barışık olmayan rejimlerin uzun süreli var olması mümkün değildir, Orta Doğu tarihi bunun sayısız örnekleriyle dolu. Her on yılda bir patlak veren bu sokağa dökülmelerin en sonunda ülkeyi baştan başa saracak çok daha ciddi bir reaksiyona dönmesi beklenebilir.

Soru: Arap Baharı, özgürlük taleplerinde bulunan kitleleri nispeten pasivize etti. İran halkı, bu noktada ne kadar etkilendi?

Sarı: Arap Baharı sonrası yaşananlar, hakkı sokakta arama noktasında insanları tedirgin etti. Özgürlük ararken insanlar güvenliklerinden de olabiliyor. Artık bu konjonktürde insanlar için sokak karanlık bir alan. Ayrıca yüksek işsizlik oranları, ekonomik çeşitlilik eksikliği, yüksek gıda fiyatları, daralan yurt içi milli hasıla, hava kirliliği ve çevresel bozulma İran’ın kronikleşmiş sorunlarıdır. İran kamuoyunda nükleer anlaşmanın estirdiği pozitif dalganın Trump’ın gelmesi ve nihayetinde 8 Mayıs’ta nükleer anlaşmadan çekilmesiyle tersine döndüğü de düşünülecek olursa psikolojik olarak İran’da durumun iç acıcı olmadığı söylenebilir.

- "ABD, İran'ı yıpratma politikası uyguluyor"

Soru: ABD İran’a müdahale etmek için yeterli enstrümana sahip mi?

Sarı: ABD yönetimi henüz İran’a askeri bir müdahaleye karar vermiş değil. Böyle bir karar verirse İran’a karşı kullanabilecekleri çok çeşitli enstrümanlar var. Bana kalırsa ABD’nin İran için istediği şey, bir belirsizlik ortamı. Trump’ın da iktidara gelmesinden nükleer anlaşmayı iptal etmesine kadar geçen süreçte uyguladığı politika, belirsizlik politikası olmuştur. ABD, doğrudan net bir tutumdan ziyade belirsizlik politikası uygulayarak İran’ı yıpratmayı tercih ediyor.

Bu süreçte İran nükleer anlaşmadan elde edeceği kazanımlarının pek çoğuna ulaşamamıştır. Şu anda İran’a ülke sınırları içerisinde bir askeri müdahale olacağını düşünmüyorum. Ekonomik yaptırımlarla birlikte daha çok bölgedeki proxy’lerine (vekil) özellikle Suriye’de Şii milislere, Lübnan’da Hizbullah’a, Yemen’de Husiler, Irak’ta Haşdi Şabi gibi gruplara operasyonlar düzenlenebilir.

- "İran’a tarihin en ağır yaptırımları"

Soru: ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun 21 Mayıs’ta açıkladığı 12 maddelik yeni İran stratejisi sonrası muhtemel adımlar ne olur?

Sarı: 12 maddelik İran stratejisi, Yemen'deki isyancıları desteklemekten vazgeçmesi, İsrail'i tehdit etmeyi durdurması ve Suriye'den bütün güçlerini çekmesi gerektiğini söylerken ABD’nin önümüzdeki günlerde İran’a yönelik atacağı adımların da ipuçlarını vermektedir.

Pompeo, Tahran yönetimine eşi benzeri görülmemiş mali baskı uygulayacaklarını, İran kendisi ve halkı için seçtiği kabul edilemez yoldan çıkıp rotasını değiştirmezse ABD'nin uyguladığı yaptırımlar altında çok daha fazla ıstırap çekeceğini belirtmiştir. ABD Dışişleri Bakanı ayrıca İran'la ilgili yaptırımları ilerlettiklerini ve tamamlandıklarında bunların tarihteki en güçlü yaptırımlar olacağını söyledi.

Soru: ABD’nin şart koştuğu "Suriye, Yemen ve Irak’tan çekilme" gibi maddeler Tahran’da nasıl karşılandı?

Sarı: İran’ın güvenlik doktrini, sınırlarının ötelerinde ön savunma hatları kurarak ülkesini koruma anlayışına göre inşa edilmiştir. İran yönetimi Tahran’da, İsfahan’da, Meşhed’de savaşmamak için Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen’de savaştığı iddiasındadır. Kendi halkına da savaşın içeriye taşınmaması için Orta Doğu’da savaştığını söylüyor.

Haziran 2017’de Humeyni’nin mezarına ve Meclis’e düzenlenen çifte saldırı sonrası İranlı yetkililer açıklamalarında, yaptıklarının ne kadar doğru olduğunun bir kez daha kanıtlandığını söylemişlerdi. O yüzden ABD’nin şart koştuğu "Suriye, Yemen ve Irak’tan çekilme" gibi maddeleri kabul etmesi, İran’ın güvenlik stratejisinin çökmesi demektir.

- "1979’da hem Şah’a hem ABD’ye karşı yapıldı"

Soru: ABD, İran’ın 40 yıllık siyasetini değiştirmeye mi çalışıyor?

Sarı: Bildiğiniz gibi 1979 devrimi, sadece Şah’a karşı yapılmış bir devrim değil. Bu hem Şah’a hem de ABD’ye karşı yapıldığı için "ikiz devrim" olarak adlandırılmıştır. O nedenle ABD, İran’ın uluslararası ilişkilerini, Orta Doğu’ya bakışını belirleyen 40 yıllık politikasını ve güvenlik stratejisini değiştirmesini istiyor. İran’ın mevcut rejimiyle bu yaklaşımını değiştirmeyeceğini söyleyebiliriz.

Hatırlanacağı üzere İran, bu 12 maddelik ABD taleplerini kabul etmediğini hemen açıkladı. Trump yönetiminin ABD’yi nükleer anlaşmadan çekerek yeni İran stratejisini ortaya koymasının ardından yaşanan belirsizlik ortamında İran dini lideri Ali Hamaney nükleer programı hızlandırma talimatı verdi. Bekle-gör yaklaşımından yavaş yavaş gerilimi tırmandırma stratejisine doğru geçiş yapan Tahran yönetimi, 2015’teki anlaşmadan önce olduğu gibi nükleer programının yarattığı uluslararası tehdit algısını kullanarak Avrupalı olanlar başta gelmek üzere anlaşmanın diğer tarafları karşısında müzakere gücünü artırmaya çalışmaktadır.

- "İran nükleer anlaşmaya yanaşmaz"

Soru: O halde İran, ABD’ye karşı nükleer kozu kullanmaya devam mı edecek?

Sarı: Ekonomik yaptırımlara karşı ekonomik enstrümanlarla cevap vermesi mümkün olmayan İran, farklı dengeleme yöntemiyle elini güçlendirmek istemektedir. İran, dünya barışı için nükleer anlaşmanın korunması gerektiği yönünde uluslararası kamuoyunda hakim olan kabulden aldığı psikolojik güçle oluşan tedirginliği, lehine kullanma stratejisini takip etmektedir. Ayrıca mevcut programın nükleer silah edinimiyle sonuçlanmayacağının bir garantisi yok. Her ne kadar İran’da en üst dini otorite tarafından nükleer silahların haram olduğu dillendirilse de İran rejim paradigmasının en temel prensiplerinden birisi olan "Hıfz-ı Maslahat-ı Nizam-i İslami" (İslami Rejiminin Yararının Muhafazası) düşüncesinden hareketle İran, ülkenin ve rejimin bekasını gerekçe göstererek söz konusu silahları meşrulaştırma yoluna gidebilir.

Ayrıca nükleer silah geliştiren diğer ülkeler karşısında Washington yönetiminin itirazlarının genellikle başarısız olması İran'ı cesaretlendirmektedir. Sonuç olarak nükleer anlaşmanın dışına çıkmadığı ve ABD’nin kırmızı çizgilerini zorlamadığı sürece İran’ın nükleer programına yönelik atacağı adımlar özellikle Avrupalı muhatapları ve Çin nezdinde pazarlık gücünü artırabilir. Ancak çizginin geçilmesi durumunda İran’ın takip etmeye başladığı gerilimi tırmandırma stratejisinin sonuçlarının neler olacağını kestirmek güçtür. Ancak kesin olan şey, İran’ın ekonomik çıkarlarını teminat altına almadan nükleer anlaşmanın kısıtlayıcı hükümlerini kabul etmeye yanaşmayacağıdır.

- "Türkiye'nin kadim politikası, İran'da istikrardan yana"

Soru: İran'da bir iç karışıklık veya ABD müdahalesi Türkiye'yi nasıl etkiler?

Sarı: Eğer ABD İran’da rejim karşıtı muhalif sosyolojiyi ve etnik silahlı grupları kullanarak bir ayaklanmaya sebep olur ve doğrudan askeri müdahale ile rejim değişikliğine yönelirse ciddi bir kaos ortamı oluşur. İran için bir bölünme tehlikesi de söz konusu olabilir. Türkiye’nin İran’a yönelik geleneksel politikası, istikrar ve bütünlüğünün korunmasından yanadır. Zaten en kritik dönemlerde bile İran’daki Azerileri desteklemekten bu yüzden geri durmuştur.

Çünkü İran çok etnisiteli bir devlet, herhangi bir bölünme olursa sadece bir Azeri devleti ortaya çıkmaz, bir Kürt devleti de ortaya çıkar. Beraberinde büyük çatışmalar yaşanır ve Suriye’deki, Irak’taki gibi bir iç savaş kaçınılmaz olur. Özellikle belirtmeliyim ki İran, bir Suriye, bir Irak değildir, 2500 yıllık bir devlet geleneğinden bahsediyoruz, bunun vereceği cevaplar ve tepkiler çok daha şiddetlidir, tarihsel örnekleri de mevcuttur.

Bu gelişmeler Türkiye’yi de ciddi problemlerle karşı karşıya bırakır. Dileyelim ki böyle şeyler olmasın. Ben olacağını da düşünmüyorum açıkçası. Çünkü bu kontrol edilebilir bir kaos değil, ABD’nin sonuçlarını kestiremeyeceği ve kontrol edemeyeceği böyle bir süreci başlatmak isteyeceğini zannetmiyorum.

- "İsrail, İran’a askeri müdahale istiyor2

Soru: Şu ana kadar İran’a karşı belirsizlik politikası izleyen ABD, gerginliğin dozunu artırarak mevcut tavrını sürdürüyor. Bu arada İsrail’in ABD’den daha büyük talepleri olduğu söyleniyor, nedir o talepler?

Sarı: İsrail, nükleer tesislerin tamamen ortadan kaldırılmasını ve sonsuza kadar İran’ın nükleer silah edinmesinin engellenmesini istiyor. Nükleer tesislere sınırlı bir askeri müdahale düzenlenmesi için ABD’ye baskı yapıyor. Bu olursa İran bunu cevapsız bırakmayacaktır. Lübnan üzerinden İsrail’e saldırabilir. ABD’nin Körfez’deki üslerine saldırabilir. Bir askeri müdahale ihtimalini düşünmek istemiyoruz. Ekonomik yaptırımlar ve bölgedeki nüfuzunun kırılmasına yönelik operasyonlar İran’ın tutumunda değişiklik yaratacaktır muhtemelen.

Ancak belirtmeliyim ki karşımızda çok da rasyonel düşünen liderler yok. Trump gibi Netanyahu gibi yöneticilerden bahsediyoruz. Bunlar gözlerini karartabilirler. Bu tür durumlara karşı Türkiye’nin de tedbir alması lazım. Arabulucu değil ama yumuşatıcı rol üstlenmesi lazım. Mevcut gerginliğin sıcak bir çatışmaya dönüşmesi bölgeye büyük yıkımlar getirecektir.

Mynet Youtube


En Çok Aranan Haberler